Lütfiye Hanım Medresesi
Allah katında din İslamdır (Ali İmran 19)
11 Ocak 2024 Perşembe
22 Kasım 2023 Çarşamba
İslam Alimleri
Farabi (872-950) Kazakistan'ın Farab şehrinde doğdu. Şam'da öldü. Batı dünyasında Aristo'dan sonra 2. üstat kabul edilir. Aristo'nun 6 ciltlik Organon adlı eserini 2 ciltte şerh yazarak 8 cilt olarak Arapçaya tercüme etti. Yunancada şehirli anlamına gelen civilisation kavramının bizdeki karşılığı olan medeniyet kavramını ilk kullanan İslam düşünürüdür. Mutluluğa giden yolun vahye dayanan erdemden geçtiğini söyler. Medeniyetin temel olgusu şehirdeki iş bölümüdür. Mahalle, köy bu iş bölümünün parçalarıdır.
İbnî Sina (980-1037) Buhara'da doğdu. Hemedan'da ölmüştür. Medenî bir hayatın gerçekleşmesi için sosyal ilişkilerin iş birliği zemininde yürütülmesi kadar adalet ilkesine göre sürdürülmesi de gereklidir. 200 eseri vardır. 14 Ciltlik eseri 7 asır boyunca Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur.
İmam Gazzalî (1058-1111) İran'ın Tus'ta doğdu. Aynı yerde öldü. İranlıdır. Felesefeye felsefik yöntemlerle kullanarak karşı çıkmıştır.
İbnî Rüşt (1126-1198) Endülüs'ün Kordoba'da doğdu. Fas'ın Marakeş'te öldü. Aristo'yu batı dillerine kazandırıp Kilise otoritesini sarsmıştır. Fransa üniversitelerinde İbni Rüşt taraftarlarının artması kiliseyi tedirgin etmiş, Akademisyenler üzerinde baskıyı doğurmuştur. Thomas Aquinas (1225 - 1274), İbni Rüşt'ün Aristo'yu yanlış tercüme ettiğini ileri sürüp kendince doğru yorumu ortaya koyup Aristo ile Kiliseyi barıştırmaya çalışmıştır. Bu çabaları nedeniyle Thomas ölümünden sonra 1322'de aziz, 300 yıl sonra kilisenin ulularından ilan edilmiştir.
Farabi, İbnî Sina, Cürcani ve Razi tıp alanında tıp alanında önemli gelişmelere imza attılar.
13. yüzyıl İslam Dünyasının altın çağıdır. Muhiddin Arabî, Mevlana, Hacı Bektaş Veli, İbni Teymiyye, Saddettin Konevi bu yüzyılda yaşamıştır.
Muhiddin Arabî (1165-1240) İspanya'nın Murcia şehrinde doğmuş. Şam'da vefat etmiştir.
Fahreddin er-Râzî (1149 – 1210) İran'da bulunan Büyük Selçuklunun
başşehri Rey şehrinde doğup, Herat'ta ölmüştür. Arap asıllıdır. Eş'arî İslâm âlimi, fizikçi ve müfessirdir.
Kurtubî (1214-1273) Endülüs'ün Kurtuba şehrinde doğdu. Mısır'da öldü. Müfessirdir.
Mevlana (1207-1273) Belh’de doğmuş, Konya’da yaşamış. Konya’da vefat etmiştir.
Hacı Bektaş Veli (1209-1271) İran’ın Nişabur doğmuş, Nevşehir’in Sulucakarahöyük köyünde
yaşadı. Dergahını orada kurdu. Orada vefat etti. O köy şimdi Hacıbektaş ilçesi
adıyla anılmaktadır.
Sadrettin Konevi (1209-1274) Malatya’da doğdu. Konya’da yaşadı ve öldü. Muhiddin
Ararbi’nin üvey oğludur.
Yunus Emre (1240-1420) Eskişehir’in Seferihisar’da yaşamış ve vefat
etmiştir.
Hoca Dehhani: 13. yüzyılda yaşamıştır. Horasan'dan gelip Konya'ya yerleşmiştir. On şiiri tespit edilmiştir.
Sultan Veled: 13. yüzyılda yaşamıştır. Mevlana'nın oğlu mevleviliğin kurucudur. Divan tarzı şiirleri Anadolu'da ilk yazan odur.
İbni Teymiyye (1263-1328) Harran’da doğdu. Şam’da ve Mısır’da yaşadı. Dört kez
tutuklu kaldı. Şam’da vefat etti. Selefiliğin en önemli temilcilerinden
biridir.
Kadim İslam Tarihçileri
İbni İshak: (Medine 699 - Bağdat 768)
Vakidi (Medine 747- Bağdat 822)
İbni Hişam (Basra 770 - Fustat / Mısır 833)
Taberi (Taberistan / İran 839 – Bağdat 923)
İbnül Esir (Cizre 1160 – Musul 1233)
İbni Kesir (Suriye 1308-Şam 1373)
Mezhep İmamları
İmamı Azam Ebu Hanife (Kufe 699-Bağdat 767)
İmam Malikî (Medine 711- Medine 795)
İmam Şafi (Gazze 767-Fustat, Mısır 820)
Ahmet Bin Hanbel (Bağdat 780-Bağdat 855)
Maturidî (Semerkant 853- Semerkant, Özbekistan 944)
Eşarî (Basra 873-Bağdat 936)
30 Temmuz 2023 Pazar
Sabiilerin geçtiği üç ayet
Şüphe yok ki, iman
edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim Allah'a ve
ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rabbleri
katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak
değillerdir. (Bakara-62)
Muhakkak ki inananlar,
yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlardan kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder
ve güzel amel işlerse, onlar için bir korku yoktur, onlar mahzun da
olmayacaklardır. (Maide-69)
Mümin olanlar, yahudi
olanlar, sâbiîler, hıristiyanlar, mecûsîler ve müşrik olanlara gelince,
muhakkak ki Allah, bunlar arasında kıyamet gününde (ayrı ayrı) hükmünü verir.
Çünkü Allah her şeyi hakkıyla bilendir (Hac-17)
27 Haziran 2023 Salı
Hz. Ali
Ali, Bedir savaşında karşı ordudan yirmi bir kişiyi öldürdü. Öldürdüğü kişiler arasında Muâviye'nin dedesi Utbe, dayısı Velid ve kardeşi Hanzele de vardı. Uhud savaşında ise Kureyş'in meşhur savaşçılarından dokuz kişiyle çarpıştı ve muvaffak oldu.
Cebrail'in, Zülfikâr'dan başka kılıç, Ali'den başka da yiğit yoktur" dediği rivayet edilir.
21 Aralık 2022 Çarşamba
Tarikat Meşru mudur?
Tarikatın meşruiyetine delil gösterilen ayetler:
Ey îman edenler, Allah'dan korkun, Ona (yaklaşmıya) vesîle arayın ve onun yolunda savaşın. Tâki muradınıza eresiniz. (Maide-35)
Ey o bütün imân edenler! sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin ve cihad için hazır ve rabıtalı bulunun ve Allaha korunun ki felâh bulasınız (Ali İmran-200)
Ve hakıkat o tarikat üzere istikametle gitselerdi elbette kendilerini bol bir su ile suvarırdık (Cin 16)
Bu ayetleri tarikatın meşruiyetine delil gösterilmeyeceğine dair ayet:
Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar: "Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır" derler. De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?" Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir (Cin-16)
Kur’an Allah’ın ipidir (Hadis)
Mürşitte mürit gibi yoldadır. (Akademik görüş)
7 Temmuz 2022 Perşembe
“Allah nerededir” sorusuna cevap veren Teymiyye’ci görüşlerin referans aldığı ayetler
Onun kürsüsü gökleri ve yeri kuşatmıştır (Bakara 255)
Ey İsa, şüphesiz seni öldüreceğim, seni kendime yükselteceğim (Ali İmran 55)
Fakat Allah O’nu (İsa’yı) kendine yükseltmiştir (Nisa 158)
O’na hoş kelimeler yükselir (Fatır 10)
Melekler
ve Ruh miktarı ellibin
yıl süren bir gün
içinde O’na çıkar (Mearic 4)
O Allah ki, gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunan her şeyi altı günde yarattı, sonra da arş üzerine istivâ etti. /.../ (Secde 4). O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O'na yükselir (Secde 5).
Göktekinin sizi yere
geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yeryüzü
şiddetle çalkalanıyor (16) Yahut göktekinin, üzerinize taş yağdıran
rüzgâr göndermeyeceğinden mi emin oldunuz? O zaman, uyarım nasılmış
bileceksiniz! (Mülk 17)
Melekler de onun
etrafındadır, O gün Rabbinin Arşını bunların da üstünde sekiz melek taşır (Hakka 17)
Rahman arşa istiva etti
(Taha 5)
Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. /.../ (Araf-54)
O'dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra arş üzerine istivâ etti (Hadid-4)
Rabbiniz o Allah'dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva
etti (Yunus-3)
Konuya İlişkin Hadisler
Rabbimiz, gecenin üçte
biri kaldığında her gece dünya semasına inerek buyurur ki ‘Bana kim dua
eder ki, duasına icabet edeyim. Kim bir şey ister ki, ona dilediğini vereyim.
Kim de affını talep eder ki, onu mağfiret edeyim. (Buhari, Müslüm,
Müslim, Ebu Davut)
Hz. Peygamber köle kıza
sordu: Kızım Allah nerededir?
Cevap verdi: Göktedir
Hz. Peygamber: Doğru söyledi, bunu azat edin.
Hz. Peygamberi, miraç hadisi, göğe yükselmesi, göğün yedinci katından sonra, sidretül müntehada Allah'la görüşmesi.
26 Aralık 2021 Pazar
Mescid-i Aksa Nerededir / Mehmet Taştan
“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir (İsra-1)” şeklindeki ayette geçen ‘Mescid-i Aksa’ neresidir?
Kuşkusuz bu sorunun akla ve nakle uygun tek bir cevabı, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’dır. Kadim söyleyişle, Beyt-i Makdis ya da Süleyman Tapınağı olarak adlandırılan mabed ve çevresidir.
İsra mucizesini inkarla başlayıp, Müslümanların Kudüs hassasiyetini yok etmekle sonuçlanacak olan bu iddianın elbette ki gerçekle uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur. Çünkü;
1. Mescid-i Aksa'nın Kudüs’te olamayacağı görüşünün kalkış noktası, o günkü şartlarda 1500 km’lik mesafenin gecenin bir kısmında gidilip gelinemeyeceği iddiasına dayanır. Oysa bütün kaynaklarda belirtildiği üzere bu bir mucizedir. Kur’anda beşerî mantıkla izah edilemeyen onlarca mucize anlatılmıştır. Hz.İbrahim için ateşin serin ve salim olması, Hz. Musa için Kızıldeniz’in yarılması, Hz İsa’nın ölüleri diriltmesi bunlardan sadece bir kaçıdır. Bu mucizelere inanıp inanmamak kuşkusuz bir inanç meselesidir. Mucizelere inanmadığını söyleyen bir kişiye ‘niye inanmıyorsun’ demeye kimsenin hakkı yoktur. Ancak mucizelere inanmayan birinin de aykırı görüşlerini ileri sürerken bilimsel temellere dayanması, afaki sözler söylememesi gerekir.
2. Ayette geçen, “Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren” ifadesindeki her iki yer için yapılan tanımlamanın ya sıfat ya da isim olması gerekir. Mescid-i Haram’ın isim olduğunda kuşku bulunmadığına göre, ‘Mescid-i Aksa da bir sıfat değil, özel isimdir. Bu nedenle ‘Mescid-i Aksa’ ibaresinin, Ci’rane mevkiinde bulunan uzak mescit anlamında bir sıfat olduğu iddiası ayetin mantığıyla bağdaşmaz.
3. İsra mucizesi, Hz Peygamber Mekke’deyken (M.S.621) gerçekleşmiştir. O tarih itibariyle Müslümanların Mekke’de can güvenlikleri olmadığı için açıktan ibadet edebilecekleri bir mescitleri de yoktu. Müşriklerin baskı ve işkenceleri nedeniyle Habeşistan’a hicretler yapılıyor, Mekke’de kalanlardan Hz. Hamza, Hz Ömer gibi birkaç sahabe dışındakiler Müslümanlıklarını gizlemek zorunda kalıyorlardı. Hal böyleyken, miraç hadisesinin gerçekleştiği 27 Recep 621’i takip eden günlerde inen bu ayette geçen ‘Mescid-i Aksa’ ile kast edilen yerine Ci’rane’deki uzak mescit olduğunu söylemek, ayetin indiği tarih itibariyle olmayan bir mescidin varlığından söz etmektir. Tarihsel kronolojiyi bilmemektir. Zira Ci’rane’deki mescit en iyi ihtimalle Hubeybiye barışından sonra yani 628 tarihinde inşa edilmiştir. O ayetin nüzulundan, en az yedi yıl sonra inşa edilecek bir mescidin kastedildiğini söylemek, Hz Peygamberin, 621'de olmayan bir mescide gece yolculuğu yaptığını ve yine ayetin de o tarih itibariyle olmayan bir mescidi, "Mescid-i Haram" olarak adlandırıldığını ileri sürmektir.
4. Ayette Mescid-i Aksa, çevresi bereketli ya da mübarek kılınan yer olarak tanımlanmıştır. Eğer bu şaz düşüncenin iddia ettiği gibi Mescid-i Aksa, Ci’rane’de olsaydı, Müslümanların Kur’anda ismi geçen İbrahim’in makamında (Ali İmran-97) namaz kılmak için yarıştıkları gibi, altında Hz.Peygambere biat yapılan Rıdvan ağacını ziyarete koştukları gibi, kustallığı ayetle sabit olduğu için Ci’rane’nin de bütün Müslümanlarca önemsenmesi ve tarih boyunca yoğun bir ziyaretçi akınına uğraması gerekirdi. Oysa Cirane’ye yönelik özel bir teveccüh hiçbir zaman olmamıştır. Ne peygamberin hayatında ne de ondan sonra… Çünkü vahyin tanımladığı etrafı mübarek kılınan yer Ci’rane'de değildir.
5. Ayette Mescid-i Aksa, çevresi “bereketli” kılınan yer olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma uyan, Kudüs yemyeşildir. Her tarafı üzüm, portakal, zeytin ve hurma ağaçlarıyla doludur. Cirane ise çölün ortasında kıraç bir vadidir, bereket nişanesi sayılabilecek hiçbir ürün yoktur.
6. Kuran’ın anmaya değer bulduğu yer isimleri, Babil (Bakara-102) Şehirlerin Anası -Mekke- (Enam-92), Mekke’nin göbeğinde (Fetih-24) Yüzbin ya da daha çok kişinin yaşadığı şehir Ninova (Saffat-147), Benzeri olmayan İrem Şehri (Fecr-7) örneklerinde görüldüğü üzere hep belli vasıflarıyla öne çıkmış şehirlerdir. Dini açıdan kutsal bir nitelik arz etmeyen ya da tarihsel olarak belli bir vasfı olmayan mekanlarda gerçekleşen hadiseler, arim seli (Sebe-16) cumartesi maymunları (Bakara-65) bahçe sahipleri (Kalem-17) örneklerinde olduğu gibi yer ismi verilmez yalnızca hadise anlatılır.
Ayetin indiği tarih itibariyle Mescid-i Haram müstakbel kıble, Mescid-i Aksa ise mevcut kıbledir. Mescid-i Haram’ın bilinen inşası Hz. İbrahim tarafından gerçekleştirilmiştir. Mescid-i Aksa’nın bilinen inşası Hz.Süleyman tarafından gerçekleştirilmiştir. Yani her iki mabedin ustası birer peygamberdir. Bu itibarla isimleri yan yana zikredilen iki mescit arasında benzerlik vardır. Buna karşılık, Mescid-i Haram’la Cirane’nin yanyana zikredilmesini gerektirecek hiçbir tarihi uyum ve dini anlam yoktur.
7. Hz. Peygamberin Mescid-İ Haram’dan, Mescid-i Aksa’ya götürülmesini anlatan birinci ayeti takiben 2. Ayette Hz. Musa’nın İsrail oğullarına rehber yapıldığı anlatılmaktadır. Hz. Musa, İsrailoğullarını Mısır’dan Kızıldeniz’in yarılması mucizesiyle çıkarıp, Kudüs’e taşımaya çalışan peygamberdir. 4. Ayette İsrailooğullarının yeryüzünde iki kez fesat çıkaracakları ve devamında yurtlarından çıkarıldıkları yazılıdır. Nitekim İsrailoğullarının M.Ö.587’de Nebukatnezzar tarafından Kudüs’ten çıkarılıp Babil’e götürüldükleri, yıllar sonra şehre geri döndükleri; MS.70’de Roma İmparatoru tarafından yer ile yeksan edildiklerinde ihtilaf yoktur. Bu sürgünler sırasında Süleyman Tapınağının yıkıldığı, geriye sadece bugün adına Ağlama Duvarı denen batı duvarının temellerinin kaldığı tarihi kayıtlarla sabittir. Yani bu ayetler arasındaki konu bütünlüğü ve tarihi veriler içinde Cirane’ye yer bulmak mümkün değildir.
8. Kudüs’te bulunan mabedin Süleyman Tapınağı ya da Beyt-i Makdis olarak adlandırılması nedeniyle bu yerin Mescid-i Aksa olmayacağı iddia edilmektedir. Bir kişi ya da şehrin farklı kültürlerce değişik isimlerle anılması, farklı kişi ya da şehirlerden söz edildiği anlamına gelmez. Aksi görüş, Tevrat’ta Faran, İncil’de Ahmet adıyla anılan peygamberin Hz.Muhammed olmadığı sonucuna götürür. O yaklaşıma göre, Tevrat’ta Jaruselam olarak adlandırılan şehir de Kudüs değildir.
9. Hadis’te, Mescid-i Aksa’nın Mescid-i Haram’dan kırk yıl sonra yapıldığı bildirilmiştir. Mescid-i Haram’ı inşa eden Hz İbrahim’in MÖ.2200’lerde, Mescid-i Aksa’yi inşa eden Hz.Süleyman’ın MÖ.900’lerde yaşadığı belirtilerek hadiste zikrolunan Mescid-i Aksa’nın inşa tarihi itibariyle Kudüs’te olmasının mümkün olmadığı belirtilmektedir. Bu çok ucuz bir yaklaşımdır. Bilimsellik iddiasıyla yola çıkan bir ilahiyatçıya da hiç yakışmamaktadır. Zira zikrolunan hadis, “İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev, Mekke'de bulunan mübarek ve alemler için hidayet kaynağı olan Kabe'dir” (Âl-i İmran-96) şeklindeki ayetle birlikte okunduğunda yapılan yorumunun anlamsızlığı kolayca ortaya çıkmaktadır. Çünkü, ayet, Kabe'nin yaşının Hz Adem'e yakın olduğunu göstermektedir. Bu nedenle son dönem peygamberlerden biri olan Hz İbrahim’in Kabe’yi yeniden inşa ettiği tarihi esas alıp, Mescid-i Haram’la (MÖ 2200) Süleyman Tapınağı (MÖ 900) arasındaki yaş farkının bin yıldan fazla olduğunu söylemek anlamsızdır.
10. 619-624 tarihleri arasında Müslümanların, Mescid-i Aksa’ya doğru dönerek namaz kıldıkları sabittir. Bu durumu gören Yahudiler, “madem bizim kıblemize dönüyor, neden bizim dinimize dönmüyor” şeklindeki sözlerle Peygamber efendimizi üzmüşlerdir. Bunun üzerine Resul-i Ekrem, Kıblenin Kabe’ye çevrilmesi için Allah’a dua etmiş, Selemeoğlu Mahallesinde sahabeye namaz kıldırdığı sırada gelen “artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir” (Bakara-144) şeklindeki ayetin hükmü gereği, yönünü kuzeyden güneye, yani Kudüs’ten Mekke’ye doğru dönerek namazı tamamlamıştır. 180 derecelik açıyla gerçekleşen dönüş nedeniyle o yere sonradan yapılan camiiye “iki kıbleli mescit” anlamına gelen Kıbleteyn Mescidi adı verilmiştir. Şayet, Müslümanların ilk kıblesinin adı Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa değilse neydi? Müslümanlar ilk kıblelerine ne ad veriyorlardı? Dört buçuk yıl boyunca kıble olarak kullandıkları yerin hiçbir adı yok muydu? Bir yerdeki mabedin sonradan yıkılması, o yere mescid demeye engel oluyorsa, MS 70 yılında Titüs tarafından yıkılan Beyti Makdis’in arsasına dönülerek niye yıllarca ibadet edildi?
11. İlk kıblemiz olan “Mescid-i Aksa” şayet Cirane’de olsaydı, namazdaki yön değiştirmenin 180’lik açıyla değil, sadece 5 derecelik bir açıyla olması gerekirdi. Çünkü Cirane Mekke’nin hemen yanı başında 25 km uzaklıktdır.
12. Mekke ile Kudüs arasındaki mesafenin 1500 km olduğu içinde gecenin bir kısmında gidilip gelinemeyeceğini söyleyenler Mekke ile Cirane arasındaki mesafenin 25 km olduğunu, gidiş ve dönüşü 50 km olan yolun gecenin bir kısmında yürünemeyeceğini göz ardı etmektedirler. Dahası haritaya bile bakmaktan üşenip, o mesafenin 9 km olduğunu iddia etmektedirler.
Bütün bunların üstüne şunu söylemek gerekir ki, anlatmak görmek gibi değildir. Mescid-i Aksa’nın neresi olduğunu anlamak için, Kudüs’ü bir kere görmek, Kubbettüs Sahra ve El Aksa Camii’ni de içine alan 144 dönümlük o kutsal beldenin toprağını koklamak, iki rekât namaz kılmak yeterlidir.
Aykırı fikirler ileri sürmek, dikkat çekmek ve akılda kalmak için iyi bir yöntemdir. Ancak bunu yaparken vebalsiz ve zararsız alanları seçmek gerekir. Bu durumu gözetmeden atacağımız adımlar, uç bir düşünce olmaktan çıkar, Siyonizme hizmet eder.