Kuran’da şefaat tahminen 24 ayette geçer.
Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için
herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım
da yapılmaz. (Bakara Suresi 48)
Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası
namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler.
(Bakara Suresi 123)
Ey iman edenler! Kendisinde artık alış-veriş, dostluk ve şefaat bulunmayan gün (kıyamet) gelmeden önce, size
verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın. Gerçekleri inkâr edenler elbette
zalimlerdir. (Bakara Suresi 254)
Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur.
Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi
O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat
edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na
hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun
ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine
alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür. (Bakara
Suresi 255)
Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla
(Kur'an ile) uyar. Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır; belki sakınırlar. (Enam Suresi 51)
Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya
hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir
nefsin felâkete dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için
Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı.
O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar
kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr
ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici
bir azap vardır. (Enam Suresi 70)
Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker
bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda
bırakacaksınız. Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda göremeyeceğiz. Andolsun, aranız
açılmış ve (tanrı) sandığınız şeyler sizden kaybolup gitmiştir. (Enam Suresi 94)
(Fakat onlar), Onun tevilinden başka bir şey
beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün,
önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği
getirmişler. Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı
ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış
olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine yazık ettiler
ve uydurdukları şeyler (putlar) da kendilerinden kaybolup gitti. (Araf Suresi
53)
Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan,
sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'dır. Onun izni olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte O
Rabbiniz Allah'tır. O halde O'na kulluk edin. Hâla düşünmüyor musunuz! (Yunus
Suresi 3)
Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda
verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar. De ki: "Siz Allah'a
göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ! O, onların
ortak koştuklarından uzak ve yücedir." (Yunus Suresi 18)
O gün Rahmân (olan Allah)'ın nezdinde söz ve
izin alandan başkalarının şefâata güçleri yetmeyecektir. (Meryem
Suresi 87)
O gün, Rahmân'ın izin verdiği ve sözünden
hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez.( Taha Suresi 109)
Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de
(yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan
başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah
korkusundan titrerler! (Enbiya Suresi 28)
''Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz
var''. (Şuara Suresi 100)
(Allah'a
koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçı
çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir. (Rum Suresi 13)
Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde
(devirde) yaratan, sonra arşa istivâ eden Allah'tır. O'ndan başka ne bir dost
ne de bir şefaatçınız vardır. Artık düşünüp öğüt
almaz mısınız? (Secde Suresi 4)
Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği
kimselerden başkasının şefâati fayda vermez. Nihayet onların
yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak
olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür. (Sebe Suresi 23)
"O'ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici
Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefâati
bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar." (Yasin Suresi 23)
Yoksa onlar Allah'tan başkasını şefaatçılar
mı edindiler? De ki: Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse
de mi (Şefaatçı edineceksiniz)? (Zumer Suresi 43)
De ki: Bütün şefâat
Allah'ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na
döndürüleceksiniz. (Zumer Suresi 44)
Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o onda dehşet
içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir. Zalimlerin ne dostu ne de
sözü dinlenir şefaatçısı vardır. (Mümin Suresi 18)
Allah'ı bırakıp da taptıkları putlar, şefâat edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler
bunun dışındadır. (Zuhruf Suresi 86)
Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için
Allah'ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz. (Necm Suresi 26)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder